Modern kent, insan ile tabiat arasinda cekilmis bir engeldir; bu engel beton ve demirden insa edilmis. Tabiattan insani koparan engel, ayni zamanda kozmolojik sirlardan, tabii güzelliklerden, manev erdemlerden, kisaca hayatin kaynagi olan Allahtan da radikal bir bicimde koparip ayirmaktadir. Geleneksel sehirler, uyum ve baris halinde olduklari kozmolojik düzen ve tabiatin manev hakikati gibi gercekten zengin bir cesitlilige sahiptirler. Kent ise eritici bir kazan gibi her seyi homojenlestiriyor, farkliliklari ve beseri zenginlikleri yok ediyor... Kirlangicin havada ucarken, suya gagasini degdirip birer yudum icmesi gibi lisan-i halden, kale dökülünce kisirlasan kelimelerimle; medeniyet tasavvurumuz ve sehirlerimizin bugünden yarina gecisinin, mümkün oldugu kadar arizasiz, buhransiz ve asilane olmasinin degerlerini ortaya koyan düsüncelerimi daginik cümlelerimle dile getirmeye calistim. Metanin islevi ve kullanim degerlerinden cok reklaminin belirleyici oldugu fersde, yipranmis ve güzelligini yitirmis daginik hayat tarzimizdan dolayi da daginik olan bu yazdiklarim ciddiye alinir mi, gecici izler birakir mi bilmem Zamana karsi dayanaksiz cikanlara ben merhamet göstermedim. Kendini bilme halinden hisseme düsenler de ömrümün geride kalan aksami icin en büyük teselli ve hüsn-i sehadet hükmündedir