Rubalerinde; dünya, var olus, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme bicimleri gibi hayata ve insana iliskin konularda özgürce ve sinir tanimaz bir sekilde akil yürüttügü görülmektedir. Akil yürütürken ne icinde yasadigi toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yasamis toplumlarin kabul ettigi hicbir kurala bagli kalmamis, kendinden önce yasayanlarin insan aklina koymus oldugu sinirlari kabullenmemis, bir anlamda dünyayi, insani, var olusu kendi akliyla bastan tanimlamis; bu nedenle de cagini asarak evrensellige ulasmistir. Ancak unutmamak gerekir ki Hayyamin yasadigi dönem, kendisi gibi caglari asan ve tarihin gördügü en büyük düsünürlerden birini yaratacak sosyo-kültürel altyapiya sahipti. Kendi tarihinin belki de en aydinlik dönemlerini yasayan Islam dünyasinda felsefenin hak ettigi ilgiyi gördügü, Selcuklu saraylarinda ise sentez bir Orta Dogu kültürü Türk-Hint-Arap-Cin-Bizans olusmaya basladigi bir dönemde yasayan düsünür, böylece nispeten yansiz ve bilimsel bir ögrenim görmüs, Felsefeyi günah saymayan bir toplum icinde özgürce felsefe ile ilgilenebilmistir.