Almanyada Hitler iktidarda, radyolar kin ve nefret dolu konusmalar yayinlayip Yahudilerin kökünü kazimaya cagiriyor. Büyük savasin ayak sesleri duyuluyor; bu baski ortaminda kaderin birbirine bagladigi üc insan, kendi dramlarini pesleri sira sürüklerken, ayakta kalma mücadelesi veriyorlar Yüzyilin dahisi Albert Einstein, eski karisi Mileva, ogullari Eduard.
Sürgündeki babasindan ayri bir cocukluk geciren Eduard, Freuda hayrandir ve ileride psikiyatr olmak istemektedir. Ne var ki yirmi yasinda sizofreni teshisiyle Burghölzli Klinigine yatirilir. Kalan ömrü boyunca da bu hastalikla cebellesecektir. Annesi Mileva, 1948 yilinda ölene kadar hep onun yanindadir ama babasi Einsteinin bu hastalikla yüzlesecek cesareti yoktur. Eduard, cektigi acilara, korkunc tedavilere, yapayalnizligina ragmen icindeki iyiligi korumak icin ugrasir; nefret ettigi babasini bile hep mazur görmeye calisir. 1965te 55 yasindayken ölür.
Bir annenin istirabi; bir dahinin, zaafindan ötürü duydugu utanc ve sucluluk duygusu; terk edilip unutulmus bir ogulun aci dolu sesi... Dramin üc kahramaninin ic dünyalarini büyük bir basariyla bize aksettiren Laurent Seksik...