Hem soykirim dehsetini hem de sag kalanlarin pesini birakmayarak bir ömür süren boslugu anlatan Sal, Nazilerin elinde eziyet görenlerin kapanmayan yaralarini hatirlamaya cagiran bir davet. Yegeni Stella ile birlikte yol alan ve kücük bebegi Magdayi salina sararak gizleyen Rosa, korkunc bir trajedinin yasanacagi bir toplama kampina varir. Yillar sonra, Amerikada, Rosa Lublin ile karsilasiriz; gözü hala salinda, ölmüs kizina mektuplar yazmaktadir.
ABDnin edebi panteonunun Athenasi, Bronxun Emily Dickinsoni ve zamaninin en usta ve incelikli üslubuna sahip yazarlarindan biri olarak betimlenen Cynthia Ozick, cogumuzun kücük bir mücevher gözüyle bakacagi Salda maneviyatindan taviz vermeyen bir hikaye anlatiyor.
Ozick, Cormac McCarthy ve Don DeLillo ile beraber ülkenin yasayan en iyi kurgu yazarlarindan biri.
Ozick, son yillarda ortaya cikmis Amerikali yazarlarin en iyisi izlenimini birakiyor bende. Katolikligin Flannery OConnora verdigini Yahudilik de Ozicke verdi yetkinlik, derinden bir kavrayis, baskaldiri.
Gectigimiz yarim asir boyunca kurulmus en mükemmel cümlelerin bazilarindan Ozick sorumludur; o kendine has, kusursuz bir üslupcudur.
Bilgeligini gururla gösteren, öz farkindaligi yüksek bir tarzi olan Cynthia Ozick, yazarlarin üstadi.
