Istanbul, gecmisinde ne kadar güzel, naif ve safti.. Sessiz ve kibardi.. Saygiliydi, kanaatkardi.. Insanlari hazimliydi, öteki dünya agirlikli, maddeden elden geldigince uzaklasarak, tevekküle yönelik yasam modelleri cercevesinde sade ve basit bir ömür sürerler; ahiret yolculugu icin adeta suni dünyada hazirlik yaparlardi. Yani, manen doyuma önem verirlerdi ve sanki Istanbulda yasayan herkesin dilinden, hirslardan arinmis, basit, sade bir yasamin ne denli degerli oldugunu anlatan su misralar düsmez gibiydi
Acep ne safa var sim ü zerinde,
insan birakir hepsini hin-i seferinde..
Iste, elinizdeki bu kitapla birlikte, Istanbulun gizli kalmis kuytularinda saklanan binbir türlü hatiranin izinde yürürken, vaktiyle bu essiz sehrimizin salt kompozisyonal degil, sosyal yasam ölcütleriyle de ne denli degerli ve göz alici oldugunu, bir o kadar da ilginc, siradan ve de tuhaf anilari bünyesinde muhafaza ettigini hayretle okuyacaksiniz.
Haydi o zaman... Dönün gecmise, Istanbulun kuytularinda kaybolun... Evliyanin deyimiyle dillerin tabir, kalemlerin tasvir etmesi mümkün olmayan Istanbulun icinde yitip gidin... Ve soluksuz okumaya baslayin simdi Istanbulu..
Tuhaf ve kisa öykülerde..