Yokusun basinda ha düstü ha düsecek bir siluet görüyorum. Yaklasiyor mu, uzaklasiyor mu... Birazdan odamiz odun atesiyle, kandil aleviyle, ihlamur kokusuyla, radyonun duyulur duyulmaz sesiyle isiniyor. Kar uyusturuyor aklimizi. Neredeyse yeniden uykumuz gelecek. Yokustan inip gelen adam unuttugum bir anda pencerenin dibinde beliriveriyor.
Ay batarken, ay susarken... Uzun ve eski acilarla sokaklar, siluetler, arsiz gözler, kimsesiz sesler, dolmusun kokusu, baska türlü olsaydi acisi, kuytu pencereler, ölmeye yatan ask. Radyoda sarkilar sarkilar... Pelin Buzluk, sehrin en koyu gecesinin öykülerini yaziyor En Eski Yüzde. Kuruyan, gelip gecen. Dogan güne karsi. Hayat, izbe bir meyhanede tek basina bir kadin...